top of page
göl

Anne Olmanın Ruhsallığı

  • Gözdem Özdem
  • 26 Kas
  • 2 dakikada okunur

Bu yazımda bir peritonoloji üzerinde durmak istiyorum. Peritonoloji kelime anlamı olarak gebelik öncesi ve gebelik sırasında hastanın değerlendirilmesini yani fetus ve anne kaynaklı hastalığın, doğum öncesinin tanısının konulması takip ve tedavi sürecini içeren bir bilim dalıdır. Bu tanım ülkemizde yabancı dillerden çevrilmiş. Türkiye’deki karşılığı ise “Yüksek Riskli Gebeler” kavramına tekabül etmektedir. Peritonoloji kelime olarak doğum ve çevresindeki döneme verilen addır.


ree

Gebelik ve doğum insan yaşamın en önemli parçasıdır. Sanki kadın bedeninin içinde bulunduğu doğurganlığın bir kanıtı niteliğindedir. Aynı zamanda hem kadın için hem de içinde bulunduğu ailesi için de önemli bir yaşam deneyimidir. Kimi zaman soyun devamı kimi zaman ise yetişkin hayatının en önemli hedef noktasıdır. Amaç ebeveyn olabilmek.


İşte tam burada Psikanalizin varlığından belki de halk arasındaki yerinden bahsetmek yeridir. Psikanaliz deyince ilk akla gelen, bilinçdışının varlığıdır. Kendi bilincimizin dışında bir bilincin varlığı. Bilinçli düşüncelerimizin yanında, arkasında, ötesinde, ikinci bir bilinç bizimle ortak yaşamını sürdüren düşünceler mevcut . Biz buna bilinçdışı da diyoruz. Kişi bilinçli yanını tanıdığını düşünürken belki de bilinçli diye adlandırdığımız kimi tanımlar belki kararsızlıklar , belki de sevme biçiminde bilinçdışının izdüşümünü görmek mümkün. Bir sakarlık, bir dil sürçmesi, tanıdığımız bir kişinin adını ya da çok önemli bir işi yerine getirmeyi unutmamız. Durup dururken öfkeye kapılıp sebebini bulamayarak yaşadığımız huzursuzluk.. bunların hepsinde bilinçdışının izlerini buluruz.


ree

Çocuk sahibi olabilmek aileler için kimi zaman bilinçli bir seçim iken kimi zaman da bilinçli olanın yanında bilinçdışı seçimler ile dolu bir deneyimdir. Kimi zaman isteğe eşlik eden korku, kimi zaman halk arasında kaza kurşunu olarak bilinen çocukların hikayesini anlatan birleri vardır elbet. Bu bilinç muhasebinden bakınca bir çocuk öncelikle annenin imgeleminde oluşur ama bu tek başına yeterli de değildir doğurmak için annesel imgeye sahip olmak ya da sahip olmuş olmak gerekir !



Gebelik süreci kadının hem annesiyle hem de çocukla yani kendisiyle özdeşleşmemesi ile olanak sağlar bu arkeik kaygılar yeniden ortaya çıkabilir. Karında olan görünmeyen nesne hem sevilebilir hem de korkutucu olabilir. Çocukken annenin karnında hayal ettiği nesnelere ilişkin derin kaygıları yeniden canlanabilir ama gebelik normal seyrettiği sürece bu durum sessiz ve derinden yaşanan bir aşk öyküsü gibi devam da edebilir (Abrevaya,2013).


Çocuk sahibi alma arzusu bir kadın için bir çok anlama denk gelebilir bir yerde de çocuk sahibi olma bir kadının bedenini bütünüyle annesinden ayıran bir noktadır. Bu kadını birbiriyle çelişen iki durumu karşı karşıya getirir; hem kendi annesinin kadınsı beceriler ile özdeşleşme hem de duygusal olarak annesinden ayrılmak ve kendi vücudunu kendi cinselliğin sorumluluğunu üstlenmek durumundadır .

Ve hamilelik bu kadının kendi annesiyle özdeşiminin son aşamasıdır (Pines, 1990).


Özetle çocuğun varlığı ve çocuğun yokluğu bilinçdışında bir çok temsili harekete geçirir.

 
 
bottom of page