Hegel
- Gözdem Özdem
- 3 Mar
- 2 dakikada okunur
Hegel, Spinoza, Heidegger, Kierkegaard, Husserl, Levinas gibi farklı filozoflardan umulan nedir? Filozofların söylediği şeyi ruh sağlığında nerede konumlandırmalıyız? Bu filozofların söylemleri bir diyalog iletişim sonucu mu ortaya çıktı yoksa eksiklikten mi? Zihnimde dönen tüm bu soruların ekseninde yazmaya başlıyorum.

İnsanlık tarihi boyunca yeni düşünce yolları icat etmek ve bakış açıları ile mi mümkün? Günümüzde bu düşünceyi gelişim yolu neden kişisel gelişim adı altında yapılanmakta? Ruhun duyulmasının yolu var olan kavramların yetersizliği mi yoksa eksiklikten mi mümkün? Tüm bu felsefi süreç bize ne anlatıyor?
Sürecin kişisel gelişim ekseninden ele alınması beni kölelik kuramına götürüyor. Kölelik tanımı kuramdan kurama veya sürece konuma bağlı olarak değişkenlik gösterir. Spinoz’anın kölelik tanımını etkileyici buluyorum. Şöyle ki ‘ İnsanın duygularını denetleme ya da kısıtlama güçsüzlüğünü kölelik olarak tanımlar ve ekler ‘duygularına boyun eğen insan kendi tüzesi altında değildir. İnsanın kendi tüzesi altında olamadığı bir durum nasıl bir konumdur? Ve bu konumu ne oluşturur? Ve bu konum kişisel gelişim ekseni altında nasıl oluşabilir?
Bu noktada Spinoza’nın erdemden davranmak söylemine bakabiliriz. Spinoza saltık olarak erdemden davranmak kendi doğasının yasasına göre davranmaktan başka bir şey değildir der. Ama ancak anladığımız sürece davranırız. Öyleyse erdemden davranmak usun yönetimi altında davranmak yaşamak ve varlığımızı sakınmaktan ve bunu kendi yararımızı arama temelinde yapmaktan başka bir şey değildir. İnsanın kendi doğası, kendi yasası sözü kişinin bilinçli ve bilinç dışı yönlerini tanıması ile başlar. Tanımla kelimesini kullanıyorum çünkü belki de henüz kişi bu yönlerini kişisel gelişim ile tanıması olası değil. Çünkü Lacan’in değişi ile bilinçdışı dil gibi yapılanmıştır. Yapılanmış bilinç dışı yapıyı söylemlerimiz ve dil üzerinden tanımanın yolu psikanalizdir.

Psikanalitik bir çalışma deyince rota Freud’a evriliyor. Freud, bilinçdışının bastırma sayesinde var olduğunu ve bastırmanın varlığı ile bilinçdışındaki herhangi bir şeyin kaybolmadığını söyler. Bilinçdışındaki bilgilerin bilince gelmesi için çarpıtmanın varlığından söz eder. Freud'a göre ilk bastırma ensest arzusudur. Lacan Freud'un bilinçdışı açıklamasını doğru fakat eksik bulur. Lacan'a göre bilinçdışı bir dil gibi yapılanmıştır. Dilin gösteren ve gösterilen adı verilen unsurlardan oluştuğunu söyler. Lacan, bu iki unsur arasında bir çizgi olduğunu dolayısıyla ikisinin birbiriyle hiçbir zaman uyuşmadığını belirtir. Lacan'a göre bilinçdışı bu uyuşmamazlıktan oluşur. Bilinçdışını analiz etmenin dil aracılığı ile olabileceğini vurgular ve bilinçdışının kendisini sürçme, semptom, rüya gibi alanlarda dışa vurduğunu söyler.
Kölelik halinin kişi için bir boyun eğme sürecinden çıkıp, adını yeniden kavramsallaştıracağız felsefi bir zemine evrileceği günlere..
Sevgilerimle…